31 Ekim 2017 Salı

DEHŞET



Sonbahar hüzünleri değil yaşadıklarım. Görkemli çöküşün acılarını kanatırcasına kusmak değil derdim, bazen sadece kaybedersin. Gizliden kaybedeceğini bildiğin halde girersin bu yola. En azından düşerken o kısacık anlarda ışıldamak istersin söneceğini bildiğin halde. Ki muhteşem kaybedenleri değiliz bu çağın. Öyle sıradan, öyle düzüne ve bir o kadar samimi yığıldık. Bunda kahramanlık da arayamazsın, arkandan pisliğine sırıtanların gözleri önünde parçalanırsın. Bu seni öyle bir öfkeye bular ki tek tek yansın istersin karanlık mahluklar gözlerinin önünde, seni yaktıkları gibi. Hiçbir şey yaşayamayışındaki  o iğrenç işkence seslerinin senin yüzünden onların yüzüne kazınsın istersin. Artık bir kaybeden bile değilsindir. En başından beri kaybedeceğini bildiğin hale böyle yollara girmek aptallığın ta kendisi sayılır ki bunlara aldırmaman gerekir ; Bu bir aptallık değil,tercihin ta kendisidir.Asıl aptallık her şeyin en iyisini istemek midir, yoksa hayatına zorunlu giren insanları hayatına sahip çıkmak mıdır? İkisini de aynı anda yapmaktır belki de.Ek olarak söyleyeyim Sadece saf mantıkla kendi tercihlerini yapamaz insan , duyguları da vardır.
Babamın ağır bir rahatsızlığı olmuştu. Kalp krizi ve ardından tıkanan damar beyne pıhtı atmıştı. Canlı şekilde kalsa bile aldığı beyin hasarı vardı. Şeker aletlerini kullanırken 2 tanesini eline alıp :’’Oğlum ben eski ile yeniyi ayırt edemiyorum.’’Demişti.Bu şaşkınlığı ve dehşeti  şaşırtıcı şekilde olgunlukla karşılayıp herkesin anlayacağı şekilde ifade etmiştim.Ama fazla dayanamadım Sonrasında balkona çıkıp ağladım.İşimde yoktu,beni seven bir kadında ve dostlarım oldukça uzaktaydı.Acımı bastıracak hiçbir kolaylık yoktu.Sanki bir makas içeri ağzımdan girip iç organlarımı çıkarıyordu.Yıllarca sürerken bu acı bir taraftan yürümeye çalışıyordum.Çok soğuk kalan gecelerin içinde bir başıma yürüyordum.O donduran asfalta yüzüm yapışmıştı, kalkmaya direniyordum.Kalkmaya çalıştıkça yüzüm yara bere içinde kendimi hiç tanıyamadığım haldeydim ki  soğuğun kestiği acı kanamaz ama çok acıtır. Bazen evet kabul ediyorum bu durumlarda bir dirhem sevgiye muhtaç kalıyorsunuz.Siz buna muhtaç kaldıkça daha bir uzaklaşıyorsunuz yaralarınızı saracak şeylerden..Ölümü bekledim.Samimi şekilde bekledim, ölüm gelmiyordu bir türlü.Dürüst ve samimi bir ölüm bile çok uzaktaydı.Ancak bu badireler belki de sizin yaşadığınız acılardan çok daha küçüktü.Bunu bilemem , ama inandığım her insan gücü ölçüsünde acı çektiğidir ki çoğu insanda buna veryansın edip,bir meleğin gelip dokunması ya da o anda ona en çok kuvvet veren sevdiği kadının ya da adamın gecesini aydınlatması vs.leri bekler Ama emin olun ki hiçbiri gelmeyecek.Herkesin ihaneti omuzlarınıza çökecek.İşte bu yenilginin ta kendisidir.Hep bir özlemle tıkandığınız çukurdan özlemle birilerini beklemek; istediğiniz hayata güya kendinize göre emek sarf ederek en iyisini beklemek.Hayır,olmasını istediği hayatı özlemle bekleyen insan hiçbir şey öğrenememiştir bu hayatta.Buna çok eminim.Çünkü ben yılarca bu çukurda yaşamaya çalıştım.Kendimden biliyorum.       
‘’Yine uyandığım zaman biliyorum ki tek başına gün hançer gibi saplanacak ve ben kendi parçalarımla meşgul olacağım.’’ Ben bunu ölmek istediğim günlerde her gün kendime söyleyip duruyordum Alnıma kazınan ihanetçilerin laneti, her defasında fark etmeden insanları sardığım ilginç enerji ya da adına ne derseniz değin belki his belki duygu.Sonra Bomboş sokaklarda kendine yetemeyen şehir efsanesine dönüşürken kapitalist duvarlardan sesleri yankılanıyordu sevdiğim insanların.Biliyorum ki insanlar güçsüzlükten nefret eder, her ne kadar harika iyi adam olsan bile bu fark etmez gerçek hayatta işte burada kelimeler biter , oyunlar başlar. Şimdi söyler misiniz lafı uzatmadan, bu tip insanlar intikam almaya geldiklerinde cevabınız ne olacaktır ? ‘’Onlar Kendi mutluluklarını düşündüler bu yüzden sana cüzamlı gibi baktılar, sen de kendi mutluluğunu düşünmelisin kendi oyununu yarat o zaman .’’Peki ya benim mutluluğum yüzlerini deşmek olacaksa, ya benim mutluluğum onları yok etmek olmalıysa, peki ben oyun oymayı kabul etmiyorsam , buna cevabınız nedir ?’’İşte insanlar kendine böyle yol seçebilirler ve bu güya hayvani dehşeti ben yadırgayamıyorum.Bu bir seçimdir.Herkes istediğiniz gibi iyi olamaz.Sizin düşüncelerinizle haklı da olamazlar.Senin tercihin hayatta nefes almaksa karşındakinin tercihi o nefese son vermek olabilir ki haklı gerekçeleri varsa bir de.Çünkü zayıf olan insanlar ömürleri boyunca sürünürler , güçlü olan insanlarsa daha az sürünürler.Şunu da unutmamalı ki güçlü insanlar da zayıfları yok edebilirler.Sen Bir amaç uğruna yok edilebilirsin  buna karşı koyacaksan en az onlar kadar karşılarına sürebileceğin bir duruşun olmalı eğer gerçekten doğrunun yanındaysan.

Bir de şu var ki hala çözemediğim şeyler,şunu söyleyebilirim artık ;  Benim Sevdiklerimin çoğu güzel bahçelerdeydi ancak etrafı duvarlar ve tel örgüleriyle çevriliydi.Şu cüzamlı halimle bile pek çoğuna ulaşıp en azından birini yoluma katıp mutlu olmak istedim.İstedim çünkü insan egoları olan bir  varlıktır.Bu doğal zorunluluğu yadırgayacak değildim.Ancak iyi düşünüp yanlış yapmışım.Bilmeliydim ki  ta en başından beri insanların kendi mutlulukları için Ahlakı bile satabilecekleri gerçeğini.Ancak benim hatalarımın yanında onların günahları vardı.Umursamazlık gibi.Umursamayan, yüz çeviren her insan günahkardır.Nereden bile bilirdim ki sevdiklerimin yanımda biten katiller sürüsü olabileceğini ,nereden bile bilirdim ki  düşündüğümden bile fazla  acımasızlarını haklı gerekçelerle birleştirip  beni yok edeceklerini.Biliyorum bu sadece benim hayatımda olan bir şey değildi.Bazı insanlar bunlara benden daha ağır şekilde maruz kaldı.Ve kimseye  yardım edemedim ki edemezdim de , bende zehirliydim.Ya da panzehir ben de yoktu.Bunu üretmek belki imkansızdır.Bilemiyorum.
Ben ve gibi insanlar illa intikam almak zorunda da değildir. Ama biz dokunmasak bile saydığım insanlar kendi kendilerini yok edecekler. Bizi zaten tükenmekten beter hale sürdüler, dünyaları yanacaksa yanacak, ola ki söndürmeye kalkışırsanız bunun kimseye faydası olmayacaktır, hatta daha öncekileri gibi cüzamlı olacaksınız onların aynalarında . Bazı şeyleri insanın kendisi çözmesi gerekir, siz her şeyi n en fazlasını yaptıktan bile olamıyorsa o zaman bırakın ve yanmayı izleyin.Hem de tekrar kendi yanışınızı, umutlarınızı tekrar ve tekrar .Üzgünüm ancak gerçeğe götüren yol bu.Biliyorum ki bu tür  acılar çekmeden, bu saçmalığın içine bulanmayarak doğru şeylerle yaşanabilirdi…


 Şimdilik bu kadar, devamı gelecek

27 Ekim 2017 Cuma

LAİKLİK VE SEKÜLERİZM ÜZERİNE KISA BİR YAZI

Evet.Yukarıda başlığını attığım yazı en çok birbiriyle karıştırılan ya da kasıtlı olarak çarpıtılan konulardan bir tanesidir.Şimdi genel kurallara göre herkesin ezberindeki düşünce küçük tanım olarak Laikliğin din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına denir ki bu doğrudur.Lakin Sadece bu tanımla kalırsak aslında bunu çarpıtmaya çok müsait hale getirmiş oluruz.Laiklik sadece insanların dinini özgürce yaşama hali de olamaz bana içinde dinini özgürce yaşayan bir tane ülke gösteremezsiniz ki Baltık ülkeleri de buna dahildir.Aslında Laiklik : Her yerde  Kadın ve Erkeğin hukuk karşısında eşitliğini savunmaktır.Bu bile tam anlamıyla karşılamayabilir.Ancak Laiklik kabaca budur.
İşte Sekülerizm ne değildir sorusunun cevaplarından bir tanesini yazdım.Seküler hayatla laiklik, laikliği savunan pek çok insanda karıştırılan bir şeydir.Batı toplumunun anlayışı ile kavranan bu durum tam bir saçmalığa neden olur.Seküler hayatı dünyacılık ve maddecilik olarak tanımlayabiliriz.Yani Dünya hayatını tamamen kendi haz ve keyfini sürdürme isteğidir.Bunu genel olarak deist ve Ateist ya da kıç üstü iyi enerjiye  bürünen yogacıların gerçek hayattaki yaşam biçimleridir.Burada eklemek istediğim konuda bu tür insanların laikliğin arkasına sığınarak Din’e kin kusmalarına tanık olmuşumdur.’’Millet uzaya çıktı biz hala türban tartışıyoruz’’ gibisinden boş laflar duyarız.Bu tip insanlarda eşlerine olan sadakatsizlikleri,birkaç eve ve arabaya ülkelerini satmalarına da tanık olmuşumdur.Hiç em gem etmeden laikliği savunan pek çok insanın bu tür sorunları vardır.Zaten İslamcıların laikliği çarpıtmadaki en büyük kozları bunlardır ki tamamen haksız değiller.Bu ülkede tanık olduğum şey Elit Atatürkçülerin en az İslamcılar kadar kendilerini bir bok zannetmeleridir.Hem Amerikan emperyalizmine karşı durup,Cumhuriyet aşkıyla tutaşacak 29 ekimlerde 10 kasımlarda Olmasaydın olmazdık gibi iğrenç bir tanımla ilahlaştıracak sonra da ‘’Şekerim starbuckstaki son çıkan kahveyi içtin mi Berkecan da gelecek çok yakışıklı bir çocuk hem tanışırsınız zaten çok iyi sikiyor ‘’ gibi mide bulandıran hayatlarınızla laikliği savunacaksınız.Bu ülkenin İslamcıları da sözüm ona güya Atatürkçüleri de emperyalizmin kucağına oturup birbirlerine savaş açmışlardır.Hiç kimse ıkınmasın.Akp Dini elitlerini yarattı mı Evet.Sizin Modern elitliğinize karşı bunu öne sürdü.Hiç kızmayın her şey kendi karşıtıyla vardır.Artık çağımızın dini new age dedikleri sufizm,mistizme bürünmüş sekülerizmdir.Bu ilerideki çürümenin çok şiddetli ve baskın olacağı da bir gerçektir.Bu sekülerizm fayda maximizasyonu üzerine kurulmuş düşüncedir,ideolojidir.Laikle doğrudan bağlantısı yoktur.Onu hatta yapılan pislikleri örten halı gibi kullanırlar.Ki Laiklik zaten dar bir tanımdır.Ancak evrensel bir dildir.Bunu karalamak kendine hakaret etmek gibi bir durumdur. Diğer açıdan onu şöyle söyleyeyim Laikliği gerçekten savunan insan tek eşliliği benimser ve evleneceği kişi ile de bu münasebeti ister.Ancak bir seküler için öncesi ve sonrası yoktur.Daha önce biriyle yatman onu pek çok ipleyemeyecektir.Ancak yukarıda bahsettiğim üzere Laikliği savunduğunu düşünen pek çok insan sekülerizmin batağındadır.Tamam şunu da söylemeden geçmiyorum.Lezbiyenliğe , biseksüelliğe olumlu tavır alan insanlara da şunu söylüyorum.Siz çocuğunuzun eşcinsel olmasını ister misiniz ?Dayınızı bir evde erkekle sevişirken görmek ?

Gelelim ki sevgili okuyucu böyle ayrımlaştırıcı tanımlara gerçekten hiç gerek yok.Bana en büyük iyilikleri  hayatımda zerre kadar savunmadığım Akp nin ideolojisine destek çıkan insanlar yaptı.Kazık atmaya çalışan insanların pek çoğu da Güya cumhuriyetçi gezinen yavşak Amerikan gömleklilerdi.Ben yaşadıklarımı yazıyorum.Tabi ki de bu Akp yi savunacağımız anlamına gelmez.Ama her şeyine karşı duracağız anlamına da gelmez.Bu batıcılığın saçma ve ayrıştıran tanımlamalarına müsaade etmemek bizim bilincimiz olmalı.Bakın Bu ülkeye milyonlarca Suriyeli geldi.Geneli vasıfsız ve cahil insanlar.Eğer gerçekten sen Laikliği savunan bir insansan o insanlara yardım edeceksin.Bu durumu Devlet yarattı kendisi çözsün gibi , kendi ülkelerine dönsün pislikler vatanından kaçmış bize ne faydası olacak gibi cümleler seküler hayatın parçasıdır.Daha önce de söyledim Seküler hayat fayda maximizasyonuna dayalı bir düşüncedir.Kaldı ki İslamcıların neredeyse tamamı örtülü sekülerizmin piyonlarıdır.(Her islamı savunan da İslamcı olmaz her laikliği savunan da  seküler olmaz)Çünkü bunlara emperyalist Müslüman Atatürk’ün deyimiyle bunlar ‘’İngiliz Müslümanları’’dır.Tabi şu an Amerikan Müslümanları yerini almışlardır ki bu başlı başına bir yazı konusudur bunu da geçiyorum.Kök burada en temel konu yani kendi kültürümüzdür.Gel gör ki  Kendi kültürümüzü kendi ellerimizle paramparça ediyoruz.Bu zavallı tayfa Mersinin,Adana’nın köylerindeki Güzel insanlardan bi haberdir.Çobanlığı hor gören Aşağılayıcı şekilde bu ülkeden bir cacık olmaz diyen yaratığında kendisinin  bir güzel cacık olduğunun ve nasıl ayakta halledildiğinin  farkına varması gerekir!




SINIF

Çoğunluğun gereksiz davranışlarına hiç katılmıyorum.Sert ve dikine söylemlerin hayatta tek başına bırakacağına da biliyorum.Bazen bu tek başınalığın açıklayamadığım şekilde geri çekilmelere de sebebiyet verdiği söylemek isterim.Hiç olmadığı yerde türlü şansızlıklara gebe kaldığımı ve çok derinlerden gelen karşımdakilerin o pislik kibri alnıma doğru işlediğini hissediyorum.Zaten bir insan hayatta güvenebileceği şey bir insan olmamalı.Gerçekten çevremizdekileri ya da ekrandan gördüklerimizi tam manasıyla çözebilseydik eminim ki insan popülasyonu dururdu.Bu yüzden insanın inanabileceği sonsuzluk ve onun yaratıcısı olmalı,aksi halde bu dünyada yaşamanın bir dakika anlamı yok.Hem bu dünyadaki saçmalıklara katlanmak neden olsun ki ? Leş yiyen kuşlardan kalma o zavallı dünyalarında insanların garezlerine pek çok şekilde maruz kaldım.Bu aslında ilkin çok zorlamıştı sonra da bu sende antikor üretiyor böyle alttaki sinsiliklerin gün yüzüne nasıl vuku ettiğini görebiliyorsun.Bin tane şey söylesem de hiçbir zaman ifade edemeyeceğimi bildiğim kilitli cümlelerim var.Ancak bunu  önemseyemiyorum çünkü artık  Ölüm kartını açtık , bekliyoruz .Artık değecek belaların , türlü saçmalıkların hiçbir şekilde içimi çıkarmayacağına eminim.Bu  benim en çukura doğru beni çeken şeylere uçurum olmamı sağlıyor.Yani bana değmiyor.

Buradan konuyu başka tarafa çekeceğim.Aslında konu sınıf ayrımı olarak kısaca tanımlayabilirim ki bu konuyu geçen de Nihat Genç’in programında izlemiştim.Daha önce hiç olmadığı şekilde konu ele alındı ve ben de birkaç bir söylemek istiyorum.Bir de şunu ekleyeyim Amerikalı Yazar C.Wright ‘in iktidar seçkinleri kitabını okumanızı  ve S.Kubric’in Barry Lyndon filmini de izlemenizi öneririm.
Çocukluğumuzdan beri türlü ayrımlara aşağı yukarı hepimiz kalmışızdır.Hatta küçük mahallelerde bile en zenginden fakire doğru  kast sistemi olduğunu görebilirsiniz.Ancak bunlardan önce Batı hakkında birkaç şey söylemeliyim; Geçmişi ve bugünüyle  Batı lı sistem tamamen sert sınıfçılıkla meşguldür.Batılı toplumlarda örneğin herkes üniversite okuyamaz seçkin ailelerin çocukları genelde buraya getirilirler , fakir daha doğrusu düşük sınıflardan gelen çocuklar da var olsa bile çok zekilerini seçerler ve bunlar en fazla elit kişilerin avukatı,doktoru olabilirler,şirketlerinde birkaç önemli pozisyona getirirler.Sanatçı diye tabir edilen popüler kimseler de genelde bu kulübe üyedirler üye olmayanlar da onların izin verdiği yerlere kadar getirilirler.Bundan daha fazlası asla olmaz.Batının tüm felsefesi bu  günün adıyla söylersek Sosyal Darwincilik üzerine kuruludur.Türk toplumundaki durum bundan çok farklı değildir.Sadece kültürümüzün farklılığından yaşam alanı açılabilir ki bildiğiniz kadarıyla Türkiye hangi siyasi parti olursa olsun Batı’nın bataklığına saplanmış durumda.İsmet İnönü’nün fullbright anlaşmasıyla eğitim sistemini Amerikalılara teslim etmesinden sonra toplumuzun batıya karşı hareketli bile batıcı muhalefete dönüşmüştür.Fullbright anlaşması milli eğitimin kurallarını belirleyen anlaşmadır.Ve Amerikalılıar bugün hala onca Sert Söylemlere karşın buraya hakimdirler.(Bunu şimdilik geçiyorum.İlgileniniz olursa Sinan Oktay’ı dinlemenizi öneririm.)
Özellikle Marx’ın ve sosyalist Kuramcıların Sınıf toplumu olarak hep batıyı modellemişlerdir.Doğu Toplumlarının  sınıfının nasıl olacağı hakkında pek sağlam modelleri yoktur.Çünkü onların da çıkış noktası her ne kadar buna karşı bile gözükseler Batıyı en ileri seviye olarak görmeleridir.Ki bu da Sosyalist kuramların devamlılığını sağlayamamış,Din i yaşamı da görmezden geldiklerinde bu çöküşe zemin hazırlamıştır.Bu genellemeleri burada geçiyorum.Zira Araştırmak isteyen bunlar hakkında makaleleri ve kitapları okuyabilirler.Benim için ve aslında hepimiz için önemli nokta birey açısından ele almamız doğru olacaktır.Çünkü bu genelleme ideolojiyi başlatır,  insanı gömer beşeri insan yapar ki beşerle insan ayrı kavramlardır.

İlk paragrafta belirttiğim Çocukluk dönemini sonrasını genişletiyorum. Aile yaşamından giriş yapacağım; Ailelerimiz bizleri okula yollarken benim kızım/oğlum mühendis,avukat,doktor vs. olmamızı ister.Bu bahsettiğim aileler genelde alt sınıftan ailelerdir çünkü üst sınıf ailelerin böyle bir derdi yoktur bir de en alttakilerin!(Artı Bu çok bilmişler bu ülkeye boyacı da lazım diyerek  kibirde,salaklıkta ve hezeyanlıkta sınır tanımazlar .Çok meraklılarsa kendileri boyacılık yapabilirler)Binlerce lira dershane parası,özel öğretmenler vs. sizi hayatın bir üst katmanına hazırlamak için ellerinden geleni yaptıklarını sanırlar ama Hayır.Bu durumda aileleriniz için  evcil hayvan pozisyonuna  gelmiş olursunuz.Çünkü Alt Sınıf aileler kendi ezilmişliklerini bertaraf etmek için size kendi sorumluluklarını iyi niyet adı altında yüklerler.Çoğu bu  konuda benim gibi çuvallar ancak bunu ben başarısızlık olarak göremiyorum.Bu dünyada hepimiz öleceğiz ve Ölüm sınav kağıtlarını tanımaz.(Geçiyorum) Alt sınıftan Başarılı olan azınlık tayfa da mutlu olacağını zanneder.Sizden farklı olarak arabanın daha iyisine binip daha fazla tatil yerini görür ancak bu kalıcı değildir çünkü sürekli kazanmaya başladığında ister istemez sınıf tuzağına düşerler ki sınıf tuzağı şudur; Siz bireysel olarak kazanmaya başladığınızda ailenizin tamamı sizin kadar yükselemez.(Süreklilik burada çok önemli).Bu sizi yükseltir ancak tek başınıza kalmanıza sebep olur bu dar boğazdan geçebilmeniz için  sınıf kapısı aralığına girersiniz , gerçi orada kalınabilir ki bu çok zorlu koşulları beraberinde getirir yıllarca odaklığınız emek verdiğiniz her şeyi bir kenara atmak her insanın yapabileceği bir irade değildir ve de sürekli sizi iten akıntının tersine doğru yüzmelisiniz.Burada kalanların çoğu da diğer koşulların zorunluluğundan kalır gel gelelim ki sonradan görmeler bu aralığa seve seve girme heyecanına sahiptir.Burada zengin olmakla sınıf yükselmeyi eş tutmak derin bir cahillikle boğuşular.Yaptıkları bu cahillik evliliklerinde aldatma, aldatılma ve  aileler arası nefretle karşılaşırlar.Sınıfı belirleyen öncelik zengin olmak değil,Soy ile ilgili bir kavramdır.Binlerce geri zekalının sizden üst pozisyonda olup sizin aç kalmanıza sebebiyet vermelerinin nedeni de budur.Bu bağlar çelişik değildir.Genel itibariyle insanlar hep üst sınıfa ki devasa cahillikleri sebebiyle bu kirli yola girer.Muhalif olmaları gereken bu can alıcı konuda gönüllü hizmetkarlığa soyunurlar.Sınıf hafife alınacak bir konu değildir burada 3-5 sayfa yazdığımız çok çok az kalır.Ailelerin de kendilerine söyleyemediği şey aslında tam olarak budur.Yani adam yerine konmak olarak adlandırabiliriz.Alt sınıf ailelerdeki sorun kendi soylarının hiçbir işe yaramazlığını kabullenemeyip artı oranda toplumsal baskıyla kendilerini yukarı çıkarma telaşıdır.Ancak toplumdaki evliliklerin çoğu aslında zorunluluğun sonucudur.Bu evliliklerden sağlam insan çıkması yani güya  zeki sonradan görmelerin kuracağı evliliklerden daha sağlam ve ülkeye daha fazla katsı sağlaması su götürmez bir gerçeği beraberinde getirse bile sorunumuzun derdini çözecek de değildir.
Sorunun imkansızlığı burada başlar.Yani dünya yok olana değin bu cahillik kitlesel bazda önlenemez.Alabileceğimiz tedbir  ancak ve ancak kendimize kadar olmalıdır.Görünecek ki bir süre sonra sonradan görmelerin tatlı dünyası, Amerikan rüyalarında fahişe ve erkek fahişesi olarak anılmaları da beraberinde gelecektir.Şunu hiçbir zaman unutmayın yukarıdaki yazdığım tüm konu aslında inançsızlığın yansıması.Gerçekten Allah inancı en önde tutan birey bu haset zayıflara ve beş para etmeyen sonradan görmelere prim vermeyecektir.Bu çok önemlidir.İnsanın İslama olan inancı olmazsa bu bataklığın ya kazanını ya kaybedeni olabilecektir ama asla bir yola giremeyecektir(İslamla ilgili çok konuşacak kadar cahillik etmek istemiyorum burada kesiyorum).Şu bağıntıyı da eklemeliyim ki Alt sınıf insanların cemaate girmesi aynı şeydir.Onlar da cemaatin kulu olurlar Allah’ın değil.Çünkü tamamen kişilerin kendilerini kime teslim etmesiyle ilgili bir durumdur.Karar Sizin.
Şimdi ben kendi tecrübelerimle birkaç ilke sunuyorum.Bundan daha fazla kendinize göre ilkeler koyabilirsiniz .İlke diyorum ancak bunlar Askeri kanun değildir.Gayet yumuşak ve tercih edilmesi sizi terletmeyecek ilkelerdir.
İlki kesinlikle ve kesinlikle aynı sınıftan olup yeni yetmeliğe heyecanlı bireylerle ilişki kurmayın.
İkinci kazara ve zorunlu olarak ilişki içinde iseniz duruş koyun.Politik davranın ancak oryantalist de adam biçen de olmayın.
Üçüncü Bu saydığım gruptaki insanlar ihanet etmeyi severler. Muhakkak ayıplarını yüzlerine söyleyin.
Dördüncüsü Ateist veya deist insanlar yeni yetmelik hayranıdırlar. Boş verin.
Beşincisi  Tüm yukarıdaki maddeler tek başınalığa ve yıpratılmaya çok müsait konuma geleceksiniz.Ancak bu saydığım rezilliklerden daha aşağılayıcı olmayıp sizi ilkin yok edercesine zorlasa da güçleneceksiniz , pes etmeyin.

Altıncısı Her zaman Allah güvenin.